27 Haziran 2013 Perşembe

ADA KOKUSU

Bir metrelik kumaş; rengi: mavi, kareli deseni...
Nadir bulunacak bir parça olmasa da
Belli özenmiş birileri...
Altında tül, ince ince işlenmiş hemde, 
Hemde nasıl güzel...
Uçuş uçuş modeli,
Kokusu benden ötürü hanımeli,
Taşıyamadı ama kalbim, doldu yine gereksiz mi?

Bir fotoğraf karesi; Burgaz Ada dan,
Mütevazi bir banktan, 
Makro objektife alınmış bir poz...
Belli yine özenmiş birileri...
Almış eline fotoğraf makinesini
Denemiş daha önceki gece öğrendiği makro çekimi,
Her zamanki gibi;
Yorulana kadar...

Belki de dalmış sonsuz ummana
Belki çok yorulmuş pedal çevirmekten
Belki yanmaya başlamış gözleri çok gülmekten,
Belki ada havası çarpmış, yediği kek mide bulantısı yapmış,
Belki o sepetindeki meyvelerden bıkmış,
Ya da o dondurmacı gözüne çarpmış,
Sakızlısı meşhurmuş, 
Öyle derlermiş...


Birileri zaten her türlüsünü yermiş,
Pekmez yemem der; pekmezli kek yermiş !
Bu kadar farkındaymış işte dünyanın
Yaşadığının da...
Sevdiğini sanırmış,
Sevildiğini bilir de yine korkarmış
Büyük karar aldığını sanırmış, sonra;
Pekmez yemem der; pekmezli kek yermiş işte...





26 Haziran 2013 Çarşamba

YENİ HAYAT DÜZENİ

Hep dürüstlük bekler insanoğlu, doğru, güzel davranış güzel hareketler bekler karşısındakinden. Bekler çok güzel de hiç dönüp bakmaz kendine ben kime, nasıl davranıyorum? ben yeterince dürüst müyüm? ben insanlara doğru davranıyor muyum? diye... Sormaz, hep haklı nedenleri vardır, hep karşısındaki haksızdır, kendisi en doğru... Ama değil, ne yazık ki değil!!! Bu dünya düzenine tahammül edebilmenin bir yoludur belki de  hepimizn riyakar hale gelmesi ama tek yolu değildir, olmamalı!!! Bu dünyada hala iyi, güzel şeyler yaşamak isteyenler varsa riyakarlık silinmeli lugatlardan, baştan yazılmalı iyilik, doğru davranış ve en çok da VEFA'nın anlamı, yeniden yazılmalıdır ki insanlara bu kez doğru anlamaları için bir şans daha verilsin...

24 Haziran 2013 Pazartesi

RÜZGAR

Ben en çok yazın esen rüzgarı severim,
Hani yemyeşil ağaçların, güzel çiçeklerin kokusnu getiren,
Bembeyaz kar değil de, bembeyaz çiçek tozlarını savuran rüzgarı
Ben en çok yazın esen rüzgarı severim,
Sıcaktan bunalan bedenlere bir lutüf gibi esen,
Şöyle hafifçe içini ürperten rüzgarı
Ben en çok yazın esen rüzgarı severim,
Beklemediğin anda gelen bir mutluluk olan,
Yüzüne bir tebessüm, kalbine bir huzur konduran rüzgarı...

21 Haziran 2013 Cuma

CÜMLELERİM, KELİMELERİM !!!

Artık kısa cümleler kuruyorum demiştir kimisi, kimisi ise canı pahasına uzatmıştır cümlelerini, anlamını bulana dek...
Benim cümlelerim de tıpkı bu iki tezat gibi bazen çok uzundur,yorar : bazen de öyle kısadır ki tek kelime bile etmez, dilimin altından kayar
Uzun cümlelerimi anlamak yürek ister, cesaret de değil bu dediğim tam anlamıyla bir yürek,kalp yani yaşamak ister
Kısa cümlelerimi ise gören çok azdır, okuyan ise hiç yok !
En çok onlar merak edilir ama!
Kimse beklemez mesela uzun cümlelerimi merakla: sıkılırlar belki okurken kim bilir, belki melanklik gelir fazlaca belki de sabırları yoktur anlamaya yaşamakları yoktur belki de 'YAŞAMAK'
Ben yine de en kısa cümlelerimi hep içime saklarım, dilimin altına...
Onları yazsam da korkarım anlaşılacağından çünkü, yanlış anlaşılacağından korkarım
Ne demiş şair, 'Anlatacağım çok şey var ama emin değilim anlaşılmak istediğimden'
Yaşamamış olan anlayamaz çünkü, hani sözde değil de özde yaşamak bu bahsettiğim!
Hani sanata yöneltilen o acımasız soru vardır ya: sanat için mi? insan için mi? diye...
Ben kelimeleri kelimeler için yazarım işte, sanat için demek de gelmez içimden insan için demek de, çünkü kelimleri ancak kelimeler anlar, sanattan da insandan da daha çok anlar...
En büyük bencilliği ise onları kişiselleştirirken yaparım kelimelerim deyip kendime ithaf ettiğim zaman
Kendimi anlatırım cümlelerimle, kardeşimi, arkadaşımı: hatta bazen en iğrenç kişilikleri anlatırım
Utanırım bazen onlardan, onları o denli kişiliklere boğduğum için,
Nadasa bırakırım onları sonra, yazmam bir müddet, bakamama kağıda kaleme, kalemime utançtan
Sonra işte yine tüm insanlık nankörlüğüyle, acizliğin verdiği çaresizlikle sarılırım onlara,
Yegane sırdaşlara...


19 Haziran 2013 Çarşamba



         Değer verdiğin insanın saçmalamasını izlemek kadar tahammülsüz bir durum yoktur herhalde! Yanış davrandığını görürsün, bizzat dinlersin de anlatamazsın doğrusunu ya, hani anlatsan karşı koymaya hazırdır, savunacak nedeni de çoktur, tek haklı kendisidir işte! Seni bile kırmaya, incitmeye hazırdır, gözünü karartmıştır işte...