Bazen ufacık bir kalem geçmişe götürür tüm benliğini...
Kim, nerde ne zaman vermiş en ince detaylarıyla hatırlarsın,
Boğazın düğümlenir, yutkunamazsın
Kelimeler takılır oraya da konuşamazsın
En güzeli yazmak deyip iki satır karalarsın
İşte o ufacık kalem seni geçmişte sürüklemeye yeter o zaman
Tam da şöyle;
İstediğin ama sevmediğin okulda,
İstenmeyen ama sevdiğin bir bölümde
Adını kendine yakın bulduğun
Bir de hocasını fazlasıyla merak ettiğin dersin ilk
günündesin,
Son sınıf hatırına yakınlaşmış ilişkiler
Bitirmeye çeyrek kala acıtan duygular yaşanıyor içinde
Meşhur hoca geliyor sınıfa ve tüm cömertliğiyle birer kalem
uzatıyor sonda kalanlara
Alıyorsun kalemi,
Ufak, sarı, Bayer logolu kalemi alıp ufak bir memnuniyet
ifadesiyle gülümsüyorsun
Sonra o kalemi özenle yerleştiriyorsun çantana
O günden sonra da hep hatıra olarak kalsın diye asla
kullanmıyor, kullandırtmıyorsun
Ta ki hayatının anlamsızlığını fark edeceğin bir yıla
başlayana kadar
İşte o yıl aslında hayatının ne kadar anlamsız olduğunu fark
edip hayatında değer verdiğin ne varsa önemsememeye başlıyorsun
Hoyratça yitiriyorsun bütün değerlerini
Hiç acımadan kirletiyorsun bütün masumiyetini
Ve hiç korkmadan siliyorsun canını sıkan herkesi
İşte tam da o yıl,
O ufak kalem
O sarı, Bayer logolu şirin hediye
Hatırındaki o ufak hatırasıyla birlikte tükenmeye başlıyor
Sonra bir gün
En bunaldığın o gün
Kalemin ne kadar kirlendiğini, çatlayıp miadını doldurmaya
yeltendiğini fark ediyorsun
Ama ne fark etmek...
Hayatın da o ufak, sarı, Bayer logolu kalem gibi gözlerinin
önünde duruyor o an;
Değerli birisi tarafından, iyi niyetle hediye edilmiş o
şirin sarı kalem gibi;
Kullanmaya kıyamadığın anlar çoktan geride kalmış,
Üzeri fazlasıyla kirlenmiş, bedeni çatlamış
Bir de tükenmesine çok az kalmış...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder